Limon Bahçeleri [Marina Koroleva] (fb2) читать постранично, страница - 10

- Limon Bahçeleri 630 Кб, 43с. скачать: (fb2)  читать: (полностью) - (постранично) - Marina Koroleva

 [Настройки текста]  [Cбросить фильтры]

başını çıkarıp etrafa baktı.

–Vardık, bundan sonrasını yürümek zorundayız.

–Üç kilometre! – ekledi Hayk, durdu ve motoru kapattı.

Yaşlı bir adam, kocaman bir köpeğe yaklaştı ve başını okşadı. Kafkas bekçisi yavaş yavaş sakinleşti.

Taş evin arkasında bir ahır vardı, içinde birkaç koyun uyuyordu ve evcil kuşların gıcırdadığı küçük bir alan görüldü. Hayk elini salladı.

–Merhaba, baba.

–Hoş geldiniz…– dedi boğuk ve kısık sesle yaşlı adam.

Janna ile Davi selamlaştılar, ardından bagajdaki ekipmanı çıkardılar.

Yaşlı adam onların yaptıklarını yakından izledi ve Janna ister istemez tedirgin oldu.

–Uzun zamandır misafirimiz yoktu. Bir yıl önce Lübnan'dan iki kişi geldi, bana onları hatırlattınız…

Hayk onun söylediklerini tercüme etti ve bu yerleri ziyaret ederken, yalnız olmamaları herkesi sevindirdi.

–Onların ataları burada yaşıyordu, baba. Kız Rusya'dan ve arkadaşım Amerika'dan geldi.

Yaşlı adam başını ‘olumlu’ anlamında salladı. Rehberin elindeki uzun sopasını aldı, köpeğin kancasını çözdü ve hep birlikte geçide doğru yöneldiler.

Karanlık yollarda yürüdüler. Hayk, telefonunun fenerini açtı. Davi laptop çantasını omzuna astı ve bir hoparlörü de elinde tutuyordu. Janna ise diğer hoparlörü dikkatle taşıyordu.

–Tepeye gidelim, orada meşalelerim var. Buradaki kartallar ve şahinler sık sık misafir olurlar, yabani domuzların yavrularını avlarlar ve aynısı bazen koyunlara da oluyor,– dedi yaşlı adam.

Aklına gelen ve bir süredir sormaya cesaret edemediği soruyu Hayk sordu:

–Sen de buralı mısın?

–Evet, burası eski Ermeni köyüydü fakat sadece 4 ev kaldı, dili de unutmuştuk… Nereden geldiğimizi sorduklarında, -biz hep buradaydık ve gidecek hiçbir yerimiz yok- diye cevap veriyorum.

Hayk sessizliğe bürünmüştü. İhtiyarın cevabında özel bir hikmet vardı.

Janna, konuşmanın neyle ilgili olduğunu anlamıyordu, ancak bu, onu gerçekten meraklandırıyordu.

Davi arkada kaldı. Roma mağarasını gördükten sonra bazı düşünceler ve şüpheler onun zihninde dolaşıp duruyordu.

Tepeden indiler ve harabeler direkt olarak önlerinde göründü. Köpek havlayıp vahşi hayvanları korkutarak ileri koştu.

Kısa görünen yabani limon ağaçları patika boyunca duruyordu.

–Babam hepsini yeniden dikti, sonrada ben- dedi yaşlı adam, gövdeye dokunarak ve Janna'ya yeşil yapraklı bir dal uzattı.

David taş çitin olduğu kısma oturdu. Dizüstü bilgisayarı açarak gereken ses programını ayarlıyordu.

Janna hafif bir ürperti hissetti… Rüzgârın varlığı hissedilmemesine rağmen, bu durum, onun içindeki endişenin geçmesine yardımcı olmuyordu.

–Uzun zamandır rüzgârlar buraya gelmedi ve bugün de sakin, dedi yaşlı adam.

Hayk soğuk çimenlere oturdu ve sırtını taşlara dayadı. Davi kulaklıklarını taktı ve titizlikle son rötuşları yapıyordu. Hoparlörleri ve programı tek bir sisteme bağladıktan sonra, yaşlı adama yaklaştı ve işaretlerle harabelerin ortasına bir meşale koymasını istedi.

Alev sakince tüm alanı aydınlattı. Yorgun köpek, küçük bir çorak araziye uzandı. Yaşlı adam, eski tütün kutusu çıkardı ve bir sigarayı Hayk'a uzattı. Hayk kutuya bakmasına rica etti ve kapağındaki çizimi dikkatle inceledi.

–Siz bu kutuyu kendiniz mi yaptınız?

–Hayır, babam çocukken buraya sık sık gelirdi. Etrafta bir çeşit sihir varmış gibi görünüyordu. O taşın altında bir tütün kutusu buldu, adam parmağıyla uzak bir yeri işaret etti.

Çizimin ortasında manastır ve bir limon ağacının dalı vardı.

–Burada ne oldu? diye sordu Hayk.

Müzik duyuldu. Özel ritmi, başını göğe kaldırmasını sağladı. O akşam takımyıldızlar Dünya'ya yakındı ve bize olan her şeyin sırrını açıklamaya hazır görünüyorlardı. Janna'nın nefesi kesildi; geçmişten gelen resimler birbiri ardına zamanda çıkıyordu.

Yaşlı adam anlatmaya başladı…

“Babaannem babam küçükken iki kardeşin hikâyesini anlattı:

…Manastırda bir gönüllü birlikle kaldılar ve düşman için ciddi bir pusu kurdular. Askerler içeri girdiğinde onlara çevrelediler ve tüm bölgeyi ateşe verdiler. Hiç kimse ateş çemberinden çıkamadı. Herhangi bir girişimde tek tek vurulma ile sona erdi. Alevlerin içinden kurtulmak isteyen ve yalvaran elleri görülüyordu. Rahip, şu taşın yanındaki duayı okuyordu… Kardeşi ateşten çıkmak isteyen herkesi vuruyordu. Sonra bazı kitapları ve fresklerin parçalarını yüklediler ve doğuya gittiler. Kutsal dağın bölgesinde savaşa devam ettiler ve onların hakkında efsaneler oluştu…”

–Ermeni Konfederasyonu savunmasını icat eden onlar mı? -Hayk fısıldadı.

Alev etrafa sıçradı ve ateşin kıvılcımları farklı yönlere uçtu. Janna'nın eline gelen ateş parçası, onun canını yaktı ve bir iz bıraktı.

Aniden rüzgârlar tepenin üzerinde birer birer ortaya çıktı. Onlara anılar çağrıldı: zamanın girdabında uzun bir çekişme bekleniyordu…

SON SÖZ

Dekoratif limon ağacının gölgesinde uzaktaki yuvarlak masaya oturdum. Garson bir shot likör ve jambonlu kruvasan için anında sipariş aldı. Sırtımda değişik bir soğukluk hissettim. Arkamı döndüğümde eski şehrin birkaç kat taş bloklarla oluşmuş duvarın bir kısmını gördüm. Etrafıma baktığımda daha sonraki yapılar o kadar sallantıdaydı ki, kuvvetli bir rüzgârla iskambil kâğıdı gibi dağılacakları kesindi.

Restoranın bahçesinde çalan elektronik müzik kulağımı çekti ve tarihe dokunma isteği uyandırdı. Telefonumdan açtığım Shazam programı nedense isteğime cevap vermeyi reddetti ve parçaların adını öğrenmek için bara gittim.

Orta yaştaki adam, "Biraz bekleyin, önemli konuşmam var," diye yanıtladı. Türkçeyi hafif aksanla konuşuyordu.

Bardaki yüksek sandalyesini çekerken, ince ve zarif defter benim dikkatimi çekti; cildin ortasına kadar sayfalar yazı ile doluydu. Kapakta kaleleri, kuleleri ve iskeleleri ile Konstantinopolis tasvir edilmişti.

“Amerika ve Rusya'dan misafirlerimiz vardı. USB ve seyahat notlarını mekâna hediye olarak bıraktılar,” diye açıkladı garson.

Bara gri saçlı bir adam yaklaştı. Diğerinin omzuna dokundu ve aralarında tesadüfen tanık olduğum bir konuşma başladı:

Tarihi daire ve yeni sahibiyle ilgiliydi, aşırı dozda alkol tüketiminden vefat ettiğini duydum. Arşivdeki belgeleri incelerken, yıllar boyunca sahte tapu evraklar ve yasadışı mülkiyetler ortaya çıktı. Mahkeme, bu mülkün devri zincirinin kronolojisini gerçek haline getirmeye karar verdi.

Birazdan adam bana döndü:

–Beklediğiniz için teşekkürler. Hepimizin zamana ihtiyacı var…

Çalma listesini kopyalamama izin verdi ve bana flash’i uzattı.

“Bu notları okuyabilir miyim?” Günlüğü işaret ettim.

“Sanırım onları bunun için yazdı,” diye yanıtladı Hayk.

Birkaç saat barda vakit geçirdim ve yukarıdaki sizin önceki okuduğunuz yazılanların hepsini okudum.

Son sayfada Janna bu hikâyeyi şöyle bir cümlede devam ettirdi:

“Davi laptopu bagaja koydu ve direksiyona geçti; önümüzde bizi Gürcü Askeri yolu bekliyordu…”

2020–2022